29 Ocak 2012 Pazar

Dedikodu ve Şarküteri

Geçen gördüm diye lafa başladığım zaman acaip şeyler anlatmaya başlıyorum bazen düşünmeden konuşup 'ne dedim ben böyle' ye kadar geliyorum.Durduramıyorum kendimi ama geri dönüşü olmuyor tabi dediklerinin.Dilin kemiği olsaydı komadaydık diye güzel bir söz vardı az çok konumuzla alakası
olacak bugün için.Sabahtan beri aklıma gelenleri yazmak bir türlü nasip olmadı yok şuraya gidelim olmadı burası daha sıcak derken saate bak.Burada saat hep geç.Gece geç saatte yazıp paylaşımlarımıda en ıssız saatlerde yapıyorum.Neden diye sorarsan bir sebebi yok sadece geceleri seviyorum, kafam daha iyi çalışıyor yadabazen güzel oluveriyor birden.Başlamadan bir bilgi vereyim yok insan kafası güzelken bilinç altındakileri ortaya çıkarıyor denilen şey tamamen zırvalık.İnsan içki içtiği zaman yelkeni olmayan bir yelkenli misali dalgalar nereye götürürse o yöne bakıyor.Akışına bırak diyorlar ve sende akıp gidiyorsun sadece.Çok dikkatli ve deneyimli olman şart yoksa kendini kayalıklarda bulup gemiyi batırabilirsin.(yuh gemi dedi yok tanker)
***
Adettendir öyle yapılması icap edilir diye çok saçma işlere bulaşıyoruz aslında.Sevmiyorum kalabalıklar içinde sahte gülücükler ile insanlara masummuş yada çok iyiyiz lan biz imajı vermeyi.Onur şeref falan süper ego insanların uydurmasından ibaret.Kimin ne dediği kimin umurunda ki.Ama böyle düşünene rastlamak çok güç olmalı zira herkes elalemin derdinde yuvarlanıp gidiyor.Sen bu ailenin yüz karasısın diye bir laf ederler, pek aldırış edilmemeli bu tacizlere.Paşa soyundan geldiğimiz için çok önemli ne bok yediğimiz herkeşler konuşur.Ulan unutkan yaratıklarız nihayetinde başka bir bomba patlar unutulur gider hatasız kul olmaz diyerekten bağlıyorum.
***
Tekstil konusunda müthiş şeyler oluyor ülkede saolsunlar seç beğen al.Bu sene hangileri modalar diye araştır renkleri ayarla ve sokağa çık.Parayı nereye yatıracağımızı şaşırdık şimdi ayfon mu alalım A&Fiç eşofman takımı mı alalım bilemiyor insan.Hadi bir şekilde para biriktiriyorsun ama yetmez hemen moda değişiyor anasını satayım yine sıkıntı.Ekonomik açıdan onunda çözümünü bulduk biz tabi çalışkan olduğumuz için hemen gittik sahtesini yaptık,gerçi şimdi çinliler bir numara ama olayın özü bizde başladı gibi.Herneyse ekonomik kısmını siktir et olm.Asıl önemli olan neden almak istiyoruz sürekli.Bir takım kimseler moda denilen zırvaların peşinde paracıklarını dökerken bizimde elimiz armut toplamıyor haliyle.Ne yapalım koşun ucuzu var onu alalım.Durum ortada açıklamaya gerek yok zaten ama büyük rezalet.Sadece marka gibi gözüksün diye 5 kullanımlık giyim ve teknoloji ürünleri alınıyor.'Melis görünümlü Kezbanlar' diye adlandırılmış büyük bir güruh var.(pek hoşuma gitmiyor bu tamlama.)Cidden büyük bir pazar ama bunun sorumlusu sistem falan değil.
Direkt olarak über manyak egolu insanlarla ilgilidir, o yapıyor benim neyim eksik.Hayır öyle gösteriş delileri var ki imkan olsa bütün vücudunu altın kaplatacak manyak.Bu tarz insanlar yüzünden var sadece bu kolpacılık sektörü.Diyorlar yediğimizi sıçan canlılarız neyin havası bu.
***
Acaip bilim adamları var bunların işi gücü yok birşeyler araştırıyorlar sonra saçma sapan sonuçlar buluyorlar, sonra biz gazetede okuyoruz erkek beyni günde bilmem kaç defa seks düşünüyormuş,kadınlar için alışveriş bişeyden daha önemliymiş, koca kafalar daha zekiymiş gibi değişik haberler okuyoruz.Tezatı seviyorum bak şimdi adam senelerce okuyor hayatını veriyor bilim adamı olmak için sonra bulduğu şeye bakarmısın.Tabiki başka şeylerde buluyorlardır ama bir grup sanki ibneliğine hep böyle saçma şeyleri araştırıyor.Kıllanıyorum haliyle haberi yapanlarada, tabi isim vermeden konuşuyorlar.Araştırmaya kalksan koskoca (örneğin) isviçre kardeşim nereye gideriz yol bilmeyiz dil bilmeyiz yani o da zor şimdi.Yanılmıyorsam erkeklerin kadınlardan daha çok dedikonu yaptıklarını bulmuşlardı.(kıçımdan atmıyorumdur umarım hatırımda böyle kalmış işte.)Aslına bakarsanız bir yerde doğru söylüyor olabilirler ama karşılaştırma yapmak için kız kılığına girmek gerekiyor en nihayetinde bazı şeyler hemcinsler ile konuşulur.Erkekler açısından dedikodu yapılan süre çok kısadır genelde.Bir iddia ile ortaya kartlar serilir ve hemen oyun biter tak diye karar verilir.3 sonuç muhtemeldir tabiki 1.tam orospu 2.kaşar lan o, ve dilimizin varmadığı yerler vardır bazen bu ikisini kullanamazsınız kibarlık için 3.çok rahat insan diye geçiştirirsin.Bir kişi için böyle bir iddia ortaya atıldıktan sonra üstüne söz söyleyemezsin ve yeni bir kaşar aranır muhabbete.Ben kendim yosma tercih ederim hakaret gibi olduğu aslında hiç te öyle olmadığı için.Yosmaları masamıza meze etmeyin olm diye muhabbet kapatılır ama 2 dakika yeterlidir kimler gelir kimler geçmiştir bile çoktan.Şimdi oturup düşünmek lazım bu yanlış hareket ile ilgili bu kadar kolay veriyorsun kararını ama sebebin yok.Yapmış oluyorsun bazen çok konuşuyorsun işte.
---
Bazı şeyler hoşumuza gider bazıları gitmez, ben elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum kendimle ilgili ve çevremde olan biteni.Tabiki en çok kendimi eleştiriyorum, en çok kendimi dövüyorum ama çevremide ihmal etmiyorum.Kendi kendimize kritik yapmaya bayılırız sorular sorarız.Olayın özü; şu karşıdaki dağlar hep bizim yürüyüşüne sahip insana laf etmemek.2 dakikada kaşarsan bir masada hiç uğrama bizim buralara, hakkında konuşan başlı başına pislik ama o dile nasıl geldiğini düşünmeli...
Epey dağınık oldu herşey hiç toparlayamadım bende dedim bırak ne hali varsa görsün.(yazımdan bahsediyorum)
-marun beş ne lan yarım fenik var bide daha eski o fiftyden.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Muhabbet İnsanı ile Mücadele Rehberi

Şehirler arası yolculukları her bünye kaldıramaz, ciddi bir iştir yola çıkmak, aracınız ne olursa olsun.Eğer toplu taşıma araçlarından herhangi bir tanesini kullanacaksanız işiniz bir o kadar daha zahmetli ve çekilmez bir hal alabiliyor.Ağlayan çocuklar en sonunda susarlar uykuları gelir yorulur masum bebeler, vücutları yorgun düşer sonra siz rahat edersiniz.Ama eğer tek başınıza yola çıktıysanız büyük bir kumar oynuyorsunuz haberiniz olsun.'Muhabbet İnsanı' diye tabir ettiğimiz insanlar yolculuğumuzu mahvetmek için yemin etmiş askerlerdir.Eğer bu konuda tecrübesiz olanınız varsa muhabbet insanının özelliklerinden bahsedeceğim ve baş edebilmek için bir takım genel geçer taktikler önereceğim.Öncelikle kaç çeşit olduklarından bahsetmek gerek zira onlar dünyanın en büyük ordusunu oluşturuyorlar ama düzensizler.

Onları yaşlarına göre, eğitim seviyelerine göre, cinsiyetlerine göre veya renklerine göre sınıflandırmak mümkündür.En tehlikelileri genelde meraklı üniversite öğrencileri ve emekli,eğitimli yaşlılardır.Ortak özellikleri ise karşıdaki insanı zorla bir muhabbete sürüklemek ve kendini daha bilgili daha kültürlü göstermeye çabalamak ayrıca gereksiz bilgiler vermekte hobileri arasındadır.Sohbet birden başlar ve sonsuza kadar sürebilir ey dostlar çok dikkatli olmalısınız.
Oldukça ısrarcılardır hatta bu özellikleri katil balinaları bile kıskandıracak boyuttadır.Ölümcül silahları telefonlarıdır, sizin numaranızı
alabilmek için türlü numara ve şakalara başvururlar.Öyle kafadan bi numara atayım nasıl olsa birdaha görmem deyip yanılgıya düşmeyiniz sakın.Kendi numarasını
zorla kaydettirir ve sizden çağrı atmanızı isterler.Bu en belirgin taktikleridir.Sonradan tahmin ettiğiniz gibi arayacaklardır.Sakın o telefonu açmayın.

Şimdi bu insanları önceden nasıl fark edebiliriz.Benim kendi belirlediğim bir kaç soru kalıbı var bunların çeşitli versiyonlarını kullanıp sizi etkisiz hale getiriyorlar.1.si 'where' diye bildiğimiz nerelisin-nerede yaşıyorsun-nereye-nereden diye çoğaltılabilir.2. soru kalıbı 'do you know' lu yani evet hayırlı sorulardır..Sizi bombardımana tutup gardınızın düşmesini sağlarlar ve yapay ve geçici bir dostluk bağı kurarlar.
Bir diğer tavsiyemde yiyecek uzatmayın yada almayınız bu muhabbetin combosu olup sizin sonunuz olabilir.

Dediğim taktik daha genç nesil tarafından tercih edilmektedir yaşlı muhabbet insanları direkt olarak sohbete girip sizi 1955 istanbul üniversitesi kızlarından yada okulda vuku bulan  enterasan hadiselerden bahsedebilirler.Ağzınıza sıçarlar haberiniz olmaz eski muhabbetler mi dersin kendi çocuklarının amarika anılarımı dersin aman aman.

En büyük silahımızı söylemeliyim 'mp3 player' tabiki.Takıyoruz kulaklığı veriyoruz coşkuyu ama iş o kadar kolay değil.Israrcılar diyorum sizi dürterler, dibinize girerler bir soruyu defalarca sorabilirler ta ki cevap alıncaya kadar.Siz siz olun çok soğuk davranmaya çalışın en kısa ve en ters cevapları bulmaya çalışın.Bilmiyorum diyin gaddar olun.Dur lan ben iyi birisiyim diyip boş yere kibarlık yapmayın.
En son yaşadığım hadise şu şekilde oldu.
4 saatlik yolculuğun 1. saatinden itibaren yanıma oturdu ve ortama adapte olduktan sonra nerelisin diye sordu dürterek.İstanbul dedim ve cama doğru döndüm uyumaya başladım, bir yandan sesi iyice açtım beni rahatsız etmesin diye.Şans bu ya 3. saatte pil bitti bu sırada montumdan yeni pili almak için hareket ettiğimde avının hareketlendiğini gören avcı takibe koştu hemen.'istanbulun neresinden?

Bre insaf deyip mecburen 1 saat karpuz,kaynarca köprüsü,eski pendik,eskişehirde çok öğrenci var başlıklı muhabbete maruz kaldım.Elimden geleni yapmama rağmen kaçamadım ondan yenik düştüm.
Son olarak genellikle kızlarda muhabbet insanıdır ama daha hafif bir versiyonu diyebiliriz.Ama bunu gizli bir şekilde yaparlar.
Bunun sebebide 'ay yüz veriyorum sanıcak salak' düşüncesi diye düşünüyorum..Herneyse son dediğimden pek emin olamasamda kızların
potansiyel muhabbet insanı olduklarını söylesem yanılmış olmam..Onlar ki helikopter yolculuğunda kulaklığı çıkartıp birşeyler anlatmak isterler, tankla deniz altında yada üstünde basınca dayanıklı kahraman savaşçılardır...Altı üstü aynı koltuk grubunu paylaşacağız ey asker rahat bırak beni yoluma gideyim, hatılararın komikliklerin sana kalsın ey yolculuk neferi güzel insan
Yolunuz açık olsun efendim Muhabbet İnsanlarına dikkat ediniz...

En İçten Dileklerimle


Bugün çok mutluyum uzun zamandır aradığım şeyi yakalamış gibi.Geçmiş günleri hatırlamış gibi yüzümde gereksiz bir tebessüm var..
Aslında bugünü mutlu ilan eden bir şarkı oldu benim için, beni geçmişe götürdü hatılaralarımı canlandırdı..Çocukluktan beri
dinlediğim müzikleri hatırlattı be abi..of içim içime sığmıyor yani bir hazine keşfetmiş gibiyim..Daha ilkokula giderken elimize geçen
kasetleri hatırlıyorum..O kasetlerin hepsini saklıyorum, her dinlediğimde karnım fırın gibi çalışmaya başlıyor..Mutlululuğun ve korkunun
tadını hissediyorsun yada heyecanı demeli..Yanlış anlamayın çocuk oldum şu anda yine o şenliği yakaladım, o dertsizliği o unutkanlığı..

Günümüze gelmek istemiyorum burda ekonomik problemler okul, kızlar, içki ve çıkar var..burası çok kötü dönmek istemiyorum artık hep çocuk
olmak istiyorum..Sabah kalkınca kimle çimento hazırlarımda bahçe duvarındaki boşlukları doldururum diye düşünmek istiyorum..
Çalışmak istemiyorum, birşey düşünmek istemiyorum akşam oynadığımız saklanbaçları hayal edip yeni taktikler geliştirmek istiyorum..
Mahalle maçında yeni bir ronaldo olmak için çalışmak istiyorum..Yaz gelince ağlamak istemiyorum artık herkesi kaybediyorum diye..
Güneşin altında deliler gibi terleyip eve pancar gibi dönüp dayak yemek istiyorum..Öğlenciyim'e güvenip ödevi yapmak için
uykumdan ödün vermek istiyorum..Keçi sütü içmek istiyorum binbir zorlukla bulunanından..Doğum günümde krampon hediyesi almak istiyorum..
Boktan facebooktan dandik bir mesaj değil..İçten bir sarılma istiyorum..Bal ekmek yemek istiyorum maç arasında yada domates peynir ekmek..
Eve son ana kadar gitmeyip çantamı hazırlayıpta okula koşmak, külahları borudan fırlatmak istiyorum arabalara, bir avuç dolusu tasoyla gelen
adamı sonuna kadar kökmek istiyorum..Hayatımı buna adamak, bu sefer ash çıksın diye dua etmek, aylıkta doksana takıp herkes tarafından konuşulmak
istiyorum sadece...

Basit şeyler istiyordum o zaman şimdi ise bir bentley istiyorum hadi şimdi ne yapacağız..Viktorya meleklerini istiyorum aşk yaşamak için
bak bide burdan..Peki dediğim en imkansız şeyi söyle bana..(olm melekleri öylesine söyledim tamam biliyorum)Söyleyemezsin çünkü herşey
binlerce fersah uzaklıkta..Bak yine hatırladım o zamanlar epey meşhurdu denizler altında yermi bin fersah ama şimdi kimleri okuyoruz
bestseller olmuş gidiyorsun bir dur diyenin yok..
Gerçekten bu gece bana dur diyende yok ve herşeyi yazmak istiyorum sadece içimi dökmek rahatlatıyor..Kendimi karanlığa anlatmanın
huzuru inanılmaz yani kim okur kim okumaz diye değilde siktir et kimse okumaz diye yazmanın rahatlığı..Dur lan bi küfür edeyim o zaman
diyorum aslında ara sıra..Hep birşeyler anlatmaya çabalıyorum bu aralar ama şimdi öyle değil sadece aklıma geleni msn hızıyla yazıp geçiyorum..
Kontrol yok açıklama yok dur şurayı düzelteyim yok..Tertemiz yada temtemiz..
Son zamanlarda düşünüyorum demiştim biliyorum ama şunu çok merak ediyorum, çevremdeki insanların yorumunu..Nasıl geliyorsa öyle vursunlar işte..
Arkamdan nasıl konuşuyorlarsa öyle yüzüme söyleyebilmeleri gerekli..Ama korkaklar benim olduğum gibi onlarda hak veriyorum..
Çünkü bende aynı şeyleri yapıyorum ne yapalım belkide yaratılış böyle..Ama canımı acıtan bir konuşma geçti bu evde ey dost..
İnsanlar senin arkanda gülüyo olm bu çocuk ne yapıyo diyo hepsi..İşte bu cümle sarfedildiğinden beri kendimden şüphe etmeye başladım..
Ulan içten davranmak mı yanlış geldi size dedim..Ben böyleysem suçlumuyum, bazen sapıtıyorsam sizi incitecek kendimi küçültecek şeyler
söylediysem ne olmuş yani..Benim yerime siz mi utandınız yine..Haddiniz olmayan işlere karışıp kendinizi çok mu iyi gördünüz hiç aynaya bakmadığınız gibi..

Bu dünyada bir tek benmiyim saçmalamak isteyen garip hayaller kurup uçan kendi kendine gülen eski şarkılar ile ağlayan kendini anlamaya yormuş biri
bir tek benmiyim amınakoyim..Aşık olmayı hak etmeyen bir tek benmiyim, insanlardan kaçan, küfür eden, çok içip kızlara yavşayan, anlamlı şeyler
söylemeye sarf eden bir tek benmiyim yani..

Neyse geçti şimdi ama şunu söylemek isterim farkındayım pek çok şeyin yani arkamdan iş çevirmeye çalışmayın..Sizin sandığınız zaaflarımı yüzüme vurmayın..
Düşündüğünüz gibi değil hiç birşey bunu bilmelisiniz, aklımdan geçenleri bir tek Allah biliyor..Adam olun lan :)
Benim bir tek porsche 911 cabrio'ya karşı bir zaafım var ayrıca bunuda belirtmekte fayda var..Herneyse işte aşk diyorum eğer ordaysan seninde aklını sikeyim
dünyada başka adammı kalmadı amınakoyim..Kendimi bu kadar sevmiyorum bazen..
Herneyse bu yazıyı öğlen kalkacak trenime kadar uzatabilirim, devamını yastığımla birlikte konuşacağım her zaman olduğu gibi en büyük sırlarımı
ona sakladım yine..Yastığımın dili olsaydı şimdiye kaç kitap kaç senaryo yazardı bilmiyorum..Keşke olsaydı lan..
Son sözler olarak şunu söylemeliyim ki bazı insanları gazeteyle camdan dışarı atmak istiyorum..
Bu arada tasonuz varsa gelin oynayalım valla çok zevkli..
Pek çok yerde kullandığımız bir söz var ki beni anlatır..
Sikerler..
Öptüm çok canim

10 Ocak 2012 Salı

Oyun İçinde Oyun


duygusal birisiydi, konuşmayı sevmezdi
tebeşirle yere çizdi sayıları ve üstlerine bastı
akşam olunca saklanırdı karanlıklarda görünmez sanırdı kendisini
tekrar bastı silinmeye başlamış numaraların üzerine
sabah neşe saçardı etrafına güneşiydi çevresindekilerin
8 ile 9 karelerinde geriye dönmek nefret ettiği hareketti
bir akşam yemeğinde yine sustu birşeyler hatırlamıştı
arkasına bakmak onu üzdüğü için durdu ve benimle konuştu
boğazımda kaldı lokmalarım öfkelendim,suçlu bendim
affet beni dedikten sonra hiçbirşeyin önemi yoktu artık
yine bir akşam cevap bekledi ama konuşamadım, ne diyebilirdim ki
sonra hızlı bir hareketle dönüşünü yapıp oyunu bitirdi
ben içimdeki herşeyle kalakaldım yükümü taşıyamaz oldum
tebeşiri uzatıp yeniden çizmemi istedi ama yere fırlattım onu
o kadar uzun zaman aldıki zayıflamak 'zaman parkurunda'
şimdi arkasını dönüp giden bendim ama üzülen o suçlu yine bendim
başka bir akşam kendimi buz gibi soğuk sokaklarda viski içerken buldum
başka bir oyuncu bulmak zor değildir mahalle içerisinde
başka bir oyuncu için üzüldiğümü fark ettiğimde eve yürüdüm kalan gücümle
başka bir oyuncu için yaşıyorsun aynı hikaye için
başka bir oyuncu için yaşıyorsun aslında
başka bir oyuncu
başka biri
bambaşka

8 Ocak 2012 Pazar

Mutluluk Zinciri

Lafa nasıl başlayacağım bilmiyorum aslında düşüncelerimin bir başlangıç noktası yok.Ne yazarsam yazayım konuya 'bodoslama' girmiş gibi
gözükecek.Bazen hiç beklemediğiniz bir anda öyle bir konunun içerisinde bulursunuz ki kendinizi oraya nasıl geldiğinizi anlayana kadar
herşey bitmiş olur.Alkollüyken birilerinin dudaklarına yapışmak gibi hızlı ve hayal gibi olup biter herşey./Edepsizliğin ne lüzumu vardı?
Artık geç olduğunu düşündüğümüz zamanlar olur hayatımızda, yapılacak bir şey kalmadı diye geveler içimizdeki kötümser çocuk.Sonradan yanıldığımızı
fark ettiğimizde yine geç olmuş olur bir bakıma./hayatı yakalayamayanlardan mısın çocuk yolunu mu kaybettin? Günler günleri kovalarken
kendimizi daha iyi hissettiğimizi kanıtlamak için biraz numara yaparız, tabi profesyonel olupta göt kasları sağlam olanlar bu duruma
çabuk adapte olup çevresinde zayıf gördüğü hedeflerin üzerine basmaya çalışırlar./hani kendini göstermeye çalışıyo ki koduklarım.
1. etapta oyuna ısındırılır kurban herşeyden habersizdir tabi karşısında yaralı bir ceylan rolünü oynayan bir canavar olduğunu bilmemektedir.
Bu rol süreci oyuncunun hünerlerine kalmıştır tamamen.Bir kaç saatlik bir sohbetle bile bunu yapabilen profesyonelleri gördükten sonra herkes
amatör kalıyor tabi.Oyuncumuz seviyeyi yükseltir ve tempoyu arttırdığında ortalık yavaş yavaş kızışmaya başlar ve geri dönüşü olmayan bir hakaret,
olay yada tartışma yaşanabilir.Tabiki adamımız herşeyi ani bir sinir bozukluğuna verip alttan almaya devam eder ki en büyük hatasıda bu olur.
Yüz bulan yüzsüz insan (yanlış anlamayınız ama kız olur genelde bu yüzsüz) saldırılara devam edip karşısındaki insanı bir dinamo gibi 'küçümseme'
ile doldurur ve patlaması için gerekli zamanı bekler ama fırtına başladığında orda olmayacaktır bile.
Sonra sıra bize gelmiştir artık depresyona giren biz olurken o gezmelere gider kafelerden caps verir nargile üfler./bu da kullanmak istediğim bir ikiliydi.
Zincirin bir halkası olarak kurbanımızı seçmeye çalışırız ama çabalarımızın sonu nihayete varamayabilir./depresyonda olduğumuz için sago key dinliyoruz.
Sonra bir sabah pes edersiniz yada pes ettiğinizi sanırsınız, ta ki sizi biri bulana kadar./katlanabilir mi?hayır katlanmamalı ve bu zincir devam etmeli.
(başlık konusunda kararsızım, yani zincir kısmından eminim ama tam adını koyamadım,sanki önemliymiş gibi peh)

7 Ocak 2012 Cumartesi

Nefretin Adını Söyle

Bir gün yine son dakikaya bıraktığım işimi tamamlamaya çalışıyordum son hızla eşyalırımı topladım ve kapıyı kilitledim
tam bavulumu alıp dar merdivenlerden inmeye koyulmuştum ki telefon çaldı..Haydi nerede kaldın geç kalacağız diye sitem 
dolu bağırmaya başladı ben tamam yoldayım demekle yetindim..sokaklar yine ıslaktı her zaman böyle olur zaten..
bir yandan dengemi kayetmemeye çabalıyor bir yandanda arabalara dikkat ediyordum karşıdan karşıya geçmek büyük iştir
yaşadığım yerde..Ne hindistan nede newyork bu trafiğe yetişebilir..çünkü burada insanlar araba sürmeyi gazla debriyaj
ayarlamasından ibaret sanıyorlar..
eğer arabayı kaldırabiliyorsan sorun yoktur bu sefil korkaklar için..tam adımımı atmıştımki
son hızla gelen arabanın korna sesiyle kendime gelip ani bir hareketle geriye çekildim..direksiyon başında yaşlı bir adam 
bağırıp çağırıyordu ve sadece 3 metre daha gidebilmek için bunu yapıyordu..ben orada olmasam zaten 3 metre sonra 
trafiğe takılacaktı çünkü herzaman arapsaçı olan bir hemzemin geçit vardı orada..düşünemedim orada ve o işi bitmiş adama
bağırmaya başladım bende yaklaşık 1 dakika boyunca o da önüne bakıp acemiliğinin farkına varıp kafasını çevirdi...
işte orada nefret ettim önüme taş koyan insanlardan bu yaşlı bunak gibi..heryerde önüme geçiyorlar ve arsızlıkları 
yetmezmiş gibi bağırıyorlar söyleniyorlar bir şekilde kendilerini haklı görüyorlar..
sanki dünyada bir tek onlar kalmış gibi sanki bu dünyanın hakimi onlarmış gibi düşünüyor ve yürüyorlar..
Bense başkalarıyla ettiğim kavgaları yine aileme ve arkadaşlarıma taşımaya devam ediyorum..bunu sürekli yaparım herkes gibi..
işte o zaman ben nefret etmeye başlıyorum herşeye kızmaya başlıyorum gereksizce küfür ediyorum insanların kalbini kırıyorum..
biliyorum boş yere, biliyorum sebep yok ama bunu her seferinde tekrar ediyorum..neden bunları yapıyorum neden kendi
sorunlarımı başka insanlara yansıtıyorum..yada yansıtmaya çalışıyorum her gün..
Sonra sabah oluyor ve farkına varıyorum nefretimin sebebini..yumruğumu sıkıyor ve hazırladığım haşlanmış yumurtayı tuzluyorum..
Aslında biliyorum nefretle beraber olduğumu ve nefretle yattığımı..
Biliyorum kimden nefret ettiğimi..içimi kimin titrettiğini ve kimden korktuğumu..
Farkındayım kendime olan nefretimin ve bunun geçmesi için dua ediyorum..
Anlayış için dua etmiyorum...Bencilliğim için, düzelebilmek için ve bekleneni yapabilmek için..
Ama biliyorum yapamayacağım hiçbirini..
Çünkü ben nefretle yatıyorum her gece

Kaybetmenin Tadı

kaybetmeyi konu olarak seçtim bu gece yine kaybedenlerin arasından süzülüp zirve yapıp biraz kestireceğim sonra yine 
ait olduğum yere döneceğim..ait olduğum yer neresi mi? hala bilmiyorum desem yeridir..pek çok zaman büyük oynayıp 
büyük kulüpte yer almış biri olarak söylemek isterim ki kaybetmeyi kimse hazmedemez..(hayır bahsettiğim bildiğiniz büyk kulüp değil)
insan kaybedince çocuklaşır şımarır belki bazen öyle kızar ki hazımsızlığı yüzünden değil silahından görülür..o zaman koş dostum..
kazanmak için hile yaptığını düşünen bir insanla karşı karşıyasın yada kendini tanımayan biriyle oturdun masaya sadece...


biz sürekli kumar oynuyoruz aslında asılsız iddialar üzerinden bahisler oynayıp kendi kendimize mors olup duruyoruz..
kişiler üzerinden yorumlar yapıyoruz ve dayanak noktamız olduğunu sanıp bir takım iddialar ortaya sürüyoruz..
en basitinden iddia'yı ele almak gerekirse bir takım duyumlar alıp yapıyoruz kuponumuzu..şansınız yaver gitmediyse 
yatıyor o kupon..ve şimdiye kadar 1 kere kazandım orada..aslında maç bildiğim çoktur ama bütün maçları bir araya
getirince sonuç istediğiniz gibi olmuyor..bir yanlış bütün doğruları götürüyor..


ve sonra bakıyorum yanlışlarıma ve yatan kuponlarıma dair hayaller kuruyorum..ya bunuda bilseydim diye..
ama hiç bir zaman bilemiyorum ne yazık ki..tahminler üzerine yaşadığım hayata yazıklar olsun..
insanlar üzerinde pek çok şeyi bilsende tek bir yanlış bütün kuponu yatırmaya yetiyor..hata yapma lüksünün olmadığı 
bu dünyada yalnızlığa zar atan biri olarak ne söyleyebilirim bilmiyorum..pek çok öğüt verebilirim doğru tahminler yapabilirim
ama g noktasını bulamam bir türlü..
ve kaybettiğin anda sadece kaybetmişsindir..bildiklerinin bir önemi yoktur..geriye sadece keşkeler kalır..
bir başka kupon oynamak istemezsin..oturduğun koltuktan yorum yapmak kolay gelir..
olayın risk almak olduğunu anımsamak istemezsin hiçbir zaman..kaybetmenin tadına alışmanın vakti gelmiştir..
üzülmek ise aptalların işidir bu BÜYÜK oyunda...
Not: önceden yazdığım gibi kaybetmenin tanenli bir yapısı vardır..biraz peynir yersen bu tadı dengelersin..

Sevgi Üzerine Konuşmalar

bir yudum daha alıp sohbete devam etmek istedim ama boğazım öyle düğümlenmiştiki içimdekileri söylemememi 
istememişti sanki..'haklısın'diyebildim sadece samimiyetsiz bir ifade olarak..hiç birşeyi ifade etmeyen o kelimelere
çok anlam yüklemişçesine..o da sustu yüreğindeki cenazeyle karşımdaydı belki hiç ölmek istemediği birini uğurlamıştı ..
aslında kimsenin öldüğü yok, bu korkunç olmayan, kimsenin üzülmediği pembe bir hikayeye olarak başlamıştı herşey..
yada herşey siyah beyazdı..
işkence nedir bilir kafasını yastığına yalnız koyanlar..kalbini bıçakla söküp çıkaran insanlarda vardır..yaşıyormuş
gibi yapanlarla dolu bir şehirde yaşıyorum..ama gözlerinden anlıyorum mutlulukları ve ölümleri..
'tek korkum beni unutması' dedi gözyaşlarını silerek içimdeki fırtınayı anlatmak isterdim..kaldıki onun içinde basit 
bir rüzgardan oluşmuş bir tsunami bir yıkıntı vardı..pek çok insanın yaşadığı bir acı belki ama düşündüm yine bir yudum 
daha alıp 'zaman herşeyin ilacı derler ama yalandır' dedim içimdeki mezarlıkta dolaşırken..yine siyah beyaz bir manzarada
gül bile kokmuyordu belki içine atmıştı herşeyi..kuşlar yoktu etrafta..mutluluğu sorguladım yine mezarın başında ağladım..
beni duymadın bıraktığım kokusuz ve renksiz gülü görmedin..zaten yaşadığın zamanda beni görmediğini hatırlayıp gülün 
yapraklarını ayıklayıp yaydım dörtbir yanına mezarın..kar yağmıştı parkamın üzerine ve umursamıyordum hiçbirşeyi sen 
öldüğünden beri..fermanını kim vermişti biliyorum ve zamana kızıyorum..niye durmuş saatler niye yaz gelmedi hiç..
gerçeğe döndüğümde bir şarkı çalıyordu ve hiç sevmediğim bir adam şarkısı ile beni yaralamaya devam ediyordu..
bu gece aşkın unuttuğum tadını ön dilimde hissettim..arka dilde ise tanenli yapısı ile acı vardı..ne zaman ayrılmıştıki 
damağımdan bu tad dedim..bir yudum daha aldım..artık göz yaşları durmuyordu..
birşey söyleyemedim..bir samimiyet olarak kadehler çarpıştı gökyüzünde sesi yankılandı kulaklarımızda..acısı taze bir 
adam ve mezarlıkta gezinen bir adam için gerçekle yüzleşme vakti gelmişti..
mutluluk çok uzaklardaydı..bir yudum daha alıp mutluluğa kadeh kaldırdık..
güney ekspresi kadar geç kalmasın diye..kötü espri anlayışımızı aldırmayarak..soğuk yatağımıza uyuyamayacığımız bir 
geceyi çıkarmak için yatmaya gidiyorduk..
masada kalan son yudumları döktük mezarlara..onlarda mutlu olsun diye..
onları unutmadığımızı ve unutmayacağımızı bilsinler diye..