20 Ocak 2014 Pazartesi

20 ocak

Acı çekmeyi sevenler geri dönmeyi sever. Bazıları zorunluluktan geri döner ama elbet döner de bakarsın bir arkana. Bir zamandır bakıyorum nerede hata yaptım diye. Hayatımı değiştiren o kararı hangi dakikalarda aldım diye düşündüm. Ne oldu da bu hale geldim, düşünemez, yazamaz duruma.. Çok eskilere gitmeme gerek var mı bilmiyorum, tarihçilerin dediği gibi aslında düşüş burada başlamıştı diye sonradan yorumlamak gibi hayatı.
Nerede hata yaptım, doğmam bir hata mıydı, lisede seçtiğim bölüm, üniversitede tercihi yaptığım o günler hepsi hatalar zinciri miydi? Ne olmak istiyordum onu bile unuttum.. Kimi seviyordum lan ben.
Kim istediği hayatı yaşıyor diye soruyorum arkadaşlarıma, bazıları açık bir şekilde cevap veriyor ama gizli mahkumlar da görüyorum, benim gibi. Ben ve benim gibiler mutlu gibi görünmeye çalışmakla yükümlü olanlar var. Bir baskı altında ki bu genelde aile, sevgili yada arkadaş veya her ne boksa bir  kişi tarafından yönetilen insanlar. Bizler mutlu değiliz amınakoyim. Altın kafesindeki güvercin gibi sokak serserileriyiz, bizi özgür bırakın. 
Bir kaç kere intihar aklıma geldi, yani ani bir düşünce olarak ölüm gelir ya aklına onun gibi işte. Düşünmedim hemen kovdum o düşünceyi ama böyle mi oluyor başlangıç? Hayır götüm değerli benim kıyamam kendime ama bu garip hayat nereye kadar. Nereye kadar bu soru işaretleri.. 
Ne zaman yoluna girecek işler de bakacağız önümüze iyi-kötü? Bu gece acı çekmek istiyorum ve geriye dönüp bakıyorum , yarına bakmak için can atıyorum. Ve amınakoyim dostların ve arkadaşlık tanımının.

26 Aralık 2013 Perşembe

6 aralık

O kadar alışkınım ki yazıp yazıp silmeye. işte bundan sonra yazıp silinmiş binlerce cümle arasından öldürmeye gücümün yetmediklerini yazacağım. Aslında o kadar boş ki kafam. O kadar boş ki içim. Bu kadar zamandan sonra kendimi patlamaya hazır bir volkan gibi hissetmiştim yada öyle olmayı umdum diyelim. Umduğumuz şeyler! O kadar çok şey isteyip hiç bir şey yapmamakla geçirdiğim şu hayatımda o kadar umdum ki, bir çok kişi gibi. Sonunda bu gün, bu koltukta oturduğum zaman aslında ne istediğimi bilmediğimi kabul etmiş durumdayım. Rüzgarda savrulan bir poşet gibi yere düşüyorum ve sonra kararlar alıyorum ama sonra yine rüzgara salıyorum gidiyor. Birdaha ki düşüşe kadar.
Her seferinde daha çok tatsız, her sabah daha duygusuz, geçmekteyken nasıl mutlu olurum diye düşünüyorum. Aslında buldum bir formül var kafamda. Zaman geçirmek. Kendime işkence etmenin yeni yolu, eski bir yöntem ama ben bunu da yeni kabullendim.
Size kısa bir hikaye anlatayım mı? Hayır anlatmayacağım ben hiç bir zaman hikaye anlatamam. Hayır, hiç yapamadım bunu da kabul ediyorum. Her gün daha çok kabul ediyorum kendimi. Bunca yıl sonra kendimle barışmaya karar verdiğimde bile samimi olmadığımı fark ediyorum. Ben kendimi sevmiyorum bunu da kabul etmek zorundayım. Tamam kabul ettim. Edicem.

7 Ekim 2013 Pazartesi

7ekim

Bu, dünyada en çok sevdiğim bir şey diye cümleler kurmayı severim ve bu cümlelerimden biriside sessiz gecelerle ilgili.. Sadece taksilerin, ayyaşların ve esnafın ortalıkta gözüktüğü geceler.. Severim bazen, sevmediğim zamanlar da olur, bir fahişeye esnaf demek gibi tutarsız zamanlarım olur. O sessizliği o uykulu gözleri severim ben aslında. 
Sarhoş olduğum zamanlar yürümek zorunda olursam o sessizlikte korkarım bazı geceler. Ben sarhoşken hep korkarım çünkü, bir yanlış yapmaktan korkarım bir hatadan, çok ufak minnacık bir hatadan korkarım.. Ve bu sadece kafam güzelken açığa çıkar.. Aynı geceler gibi aynı bira gibi bazı şeyler bizi kendimiz gibi hissettirir.. 
Bir sabah hatırlıyorum daha güneşin sadece uzaklarda olduğu bir sabah.. Bir arabanın içinde kumların içinde denize bakan bir manzarada ve hiç bilmediğim bir yerde.. Tatmadığım huzuru tanık olduğum bir yorgunlukla bulduğum bir gecenin sonunda gördüğüm güneşin ilk hareketini.. Tarif edilemez bir manzara olur, herkesin uyuduğu zamanlarda dolaşmak sokakları.. Kahretsin nerede bu insanlar demezsin, o korku varya sana güç verir nedense.. 
Belki uykusuz kaldığım gecelerin sebebi bu huzuru tekrar aramamdır.. Belki ruhum tekrar yaşamak istiyor o anı ve uyumak istemiyor.. Belki ruhum biliyor en güzel zamanın herkes uyuduktan sonra olduğunu.. Asıl hayatın, gerçek düşüncelerin insanlar uyuduktan sonra canlandığını.. Belki kalabalık sesini kestiğinde, belki.. Huzuru aramamın yollarından sadece birisi geceyi sevmek.. Peki ya yıldızlar? Bazen çok yakınlar, bugünlerde neredeler ki? 

6 Ekim 2013 Pazar

6ekim

En çokta pijamalarımı giyip ahkam kesmeme gülüyorum.. Bakkala yollasan gidemem ama burada oturup sana saatlerce nasihat verebilirim.. Pijamaya güvenmiyorum hayır ama ondan bir güç aldığım kesin. Söylemesi bile komik değil giymesi yani.. 
Neyse. Tişörtten kabana geçişin bu kadar sert olduğu bir zaman hatırlamıyorum ve çok aciz kaldım diyebilirim. Üşüyorum her anlamda. Hazır değildim ama ben ya hayır şimdi gelmesinler abi. 
Hüzün arıyorum ben sürekli çünkü beni besler nedense ilhamım olur ama bu aralar üzülecek bir şeyim olmadığı için neye sarılacağımı bilemiyorum ve biraz da sıkıntılıyım desem yeridir a dostlar. 
Resmen dizi dizi gezmeye başladım haydi hüzünleyim diye ama olmadı. Oyunculuklar kötü biliyor musun. Yani hiç haz etmiyorum. Osuruktan işte.
Bu gece de olmadı. Aslında kafamda bir şey yok, ve bu boşluk bu düşüncesiz olma durumu dandik. Bir huzur var ki beni tembelleştiriyor.. Bildiğin emekli kafası abi bu.. Başka ne olabilir.. Sanki unumu eledim eleğimi astım.. Bir garip işte. Neyse, herkese iyi pazarlar o zaman..

5 Ekim 2013 Cumartesi

5 ekim


Herkes uyuduğuna göre kalvyemin başına geçebilirim. Evet görüyorumda klavyem epey tozlanmış epey hüzünlenmiş anladığım kadarıyla. Çok beklemiş beni, canım benim. Anlayacağınız üzere duygusallığım iki kat arttı. Bunun sebebi bir aşk hikayesi. Tabi pek afilli değil, benim gibi. Zaten dünyalar savaşı olurken aşık olacağım bir insan düşünülemezdi bende pek çok kişi gibi internet vasıtasıyla tanıdım sevdiceğimi. İnternete her zaman kızan, küfürler eden birisi olarak böyle bir sevgiye maruz kalmam oldukça ironik oldu tabi.
Öngörülerimiz var ve bazı tahminlerde bulunuyoruz, doğru olduğu zaman büyük adam oluyoruz. Ve bu görüler tutmadığı vakit önyargılı pislik bir adam oluyoruz. Aslında tamamen geleceği göremeyen aciz insanların yeteneksizliğiyle ilgili olanlar. Yeteneksiz ve bencil insanlar önyargılı olur, alçak gönüllü insanlar ise devamlı pozitif baktığı için onların tercihi daha çok tutar ve daha çok sevilirler. Bir düşünün sizin için kötü bir düşüncesi tutan bir insanı, onu sevebilirmisiniz, sizin kötü yanınızı görmek istemiş ve görmüştür, önyargılı aptalın tekidir. Egoist ibneler bunu hep yaparlar ve kimse tarafından sevilmediklerini söylerler. Evet bende pek çok zaman böyle düşünüp kimsenin beni sevmediğini söyledim, insanların bana uzak olduğunu yani. Ama gerçekler var ve biz bu dünyada yaşıyoruz, ne yazık ki. İbnelere bakmayın siz.
Birisiyle uyuşamadığınız karşınızdaki insanı kötü yapmıyor orospu çocukları. Belki de o aynaya bakmadığın içindir herşey. Belki de kendini çok mükemmel gördüğün içindir herşey. Mütevazi insanları bu yüzden herkes seviyor ve bazı egoist ibneler bu mütevazi insanları daha çok kıskandığı için onlardan ölümüne nefret ederler. Kibirliler bu dünya üzerindeki şeytanların temsilidir aslında. O yüzden nefret ederler gerçeklerden, onlara duymak istediklerini vermek zorundasınız. Bu yüzden sevmem bazı insanları bu yüzden sevmezsiniz bu ibneleri.
Çok zaman geçti burada oturmayalı, çok zaman oldu düşünmeyeli.
Bazı zaman geliyor ve bu zaman oldukça uzun sürebiliyor, insan donup kalıyor. Beyni hiç bir şey düşünmüyor artık tam bir mal gibi kalıyor. Aa bu bir masa aa hava soğumuş üstümü giymeliyim gibi tam bir asalak gibi olduğun zamanlar olur. En azından benim için öyle oluyor yani. Aklından hiç bir düşüncenin geçmediği zamanlar. Ve bazen tam tersi beynimiz öyle oyunlar oynuyor ki gördüğümüz her manzarayı anlamlandırmaya çalışıyoruz. İşte bu gel gitlerle geçiyor günlerim dostlar.
Burada konuşmayı çok özledim. Neyse ne diyordum, ben kimseye bu kadar güvenmedim kimse için bu kadar şey yapmadım. Ve düşünebiliyor musun bütün bunlar internette tanıştığım birisi için. Lanet olsun ihtiyar nasıl böyle konuşabiliyorsun. Size sevdiceğimden bahsetmek istiyorum hemde çok diğer yandan siz bunları dinlemek istemiyorsunuz ki kan istiyorsunuz. Kahretsin tanrılar kurban istiyor. Gelecek yazıda bir kurban verelim o zaman. İyi sabahlar soğuk sabahlar dostlar hepinize.

3 Ekim 2013 Perşembe

3ekim

Sevgili dostlar hepinize merhaba. Yeniden. Son yazımda havalar soğuduğu vakit geri geleceğimi söylemiştim. Soğuk kafamın daha iyi çalışmasını sağlamıyor sadece kapalı havalar bana biraz daha hüzün ve düşünme fırsatı sağlıyor. Kimse kusura bakmasın parmak arası terlikle eve gelip yazı yazamam ben. Ben titreyerek yazı yazmaya alıştım, yatağımdan kalkıp kaç gece yazdım ben, kaç geceler kar yağarken ellerim buz tutmuşken aldım o kalemi elime..
Güzel şeyler bunlar tabi. Sevmiyorum aslında kışı bir düşünsene burnumun aktığı boğazımın şiştiği ve en kötüsü içlik giymek zorunda kaldığım bir mevsimi nasıl sevebilirim ki? Ama beni soğuk günlere bağlayan bir şey bar yazmak ey dostlar. Ama iyi ama kötü içimden geldiği gibi yaşadım hayatım boyunca. Yalanı sevmedim çok zorda kalmadıkça söylemedim. Çok nadir. 
Aynı yollardan yine yürüyorum aynı köprüyü yine geçiyorum fakat bu sefer aklımda başka düşünceler oluyor, yerdeki taşı bile sorguluyorum. Rüzgar soğuk ve kafamı eğmek zorundayım. Kapalı havalarda uyumayı seviyorum evet ben bir ayıyım. Ama söyleyin bana soğuk günlerde hanginiz evde kahvesini içip camdan dışarıyı seyretmeyi sevmiyor? Bana kızıyorlar niye böyle yapıyorsun diye niye kendine zarar veriyorsun diye. Hayır dostum benim kendime zarar verdiğim falan yok sadece nasıl istiyorsam öyle yaşıyorum. Içimden geldiği gibi yaşıyorum ve kuralları ve hayatı önemsemiyorum. Bu senin sinirini bozuyor belki neye güveniyor diyorsun. Hayır bir şeye güvenmiyorum sadece keyif yapmaya çalışıyorum.
Size söylemem gereken bir kaç haber daha var. Bundan sonra havalar soğuk olduğu süre boyunca yine buradayım. Kendimi anlatmaya, insanları dinlemeye. Hayatımda bazı değişiklikler oldu bu sıcak aylarda. Bilen bilir bisiklet merakımı, daha 15 gün önce çok büyük bir kaza atlattım. Şanslıydım, olabilecek en ucuz şekilde atlattım. Yeni lastiklerimle birlikte ıslak asfaltı gece karanlığında göremedim ve kayıp metrelerce yerde sürüklendim. Derslerimi aldım ve beni oldukça hırslandırdı bu kaza. O günden sonra bisiklet süremedim ama umuyorum bir korku yaratmaz bende. Neyse işte şimdi iyileştim zaten istanbula dönüp pedallamak için sabırsızlanıyorum.. Ve diğer önemli gelişme ise hayatımın anlamını bulmam oldu. Artık düşünülmesi gereken daha çok şey var. Görüşmek üzere. Konuşacak çok şeyimiz anlatacak çok hikayemiz var bu kış için.. Sıkı giyinin dostlar üşümeyin.. Sağlıcakla...

26 Temmuz 2013 Cuma

Biz daha ölmedik

Hayır yazmayı bırakmadım. Bir süredir internetim yok o yüzden buralara pek uğrayamıyorum. Oldukça yoğun bir zamandan geçtim, artık yeni bir evim var ve yanlız yaşıyorum en azından bu sene için öyle olacak. Hep hayalini kurduğum bir odaya yerleştim yeni yazılar ve yeni hayaller için ideal dedim tamam işte burası abi.Okulum uzadığı için pek moralim yok aslında zekalıyım ama çalışmamak ve ahmaklık yapmak hobim olduğu için böyle oldu. Havalar ısırdığı için tatiller başladı ve geleneksel yaz okullarıda. Yine hayatım yollarda geçiyor anlayacağınız. Bir okula hoop bir 500km yol oradan plaja gel gitler. Yoruluyorum güzel kitaplar okuyorum bol bol uykusuz gecelere devam ediyorum. Ştandart.
Havaların sıcak olmasından dolayı insan doğru dürüst bunalıma giremiyor bu biraz sinir bozucu. Güneş sürekli çıkıp gülümserse ne olacak biz karamsarlar için pek uygun havalar değil. Disco'ya mı gidelim abi, tamam gidelim ama çok oynamayalım bari.
Belki bilirsiniz hayatımda değişiklikler yaptığım daha duyarlı ve daha iyi ve karşısındakini daha iyi dinleyen bir insan olmaya çalıştığım bir dönemin artık sonundayım. Bütün levelleri başarıyla geçtiğimi söyleyebilirim. Bu sevindirici bir gelişme oldu benim için eski duyarsızlığımın gitmiş olmasını çevremde fark edip 'sonunda' diye bir tepki aldım. Artık meyveleri toplama zamanı.
Son olarak ben her zaman tanıdığınız yaşlı bunak olarak devam ediyorum fakat bir kaç 'bug' tamir edildi ve güncellendi diyelim. Bu bana biraz daha umutla bakmamı sağladı hayata yani az da olsa. Bütün bunları eski bir uzakdoğu tekniği ile yaptım. Karete veya yoga değil samuray hiç değil. Neyse havaların soğuduğu şafak vaktinde doğuya bakın. Görüşürüz. Son olarak geçen gün günlüğüme yazdığım bir kaç cümleyi paylaşmak isterim.
Ve yanlızlık insana çok şey öğretiyor. O kadar düşünüyorsun ki sonunda aptal bir gülümsemeyle uykuya dalıyorsun. Bir nevi devreleri yakma durumu yani. Sokaktaki sesleri dinleyip kaydediyorsun, gereksiz ne varsa aklının bir köşesine yerleşmeye başlıyor ve rahatsızlık duymaya başlıyorsun insanlardan. Evimin uçsuz bucaksız bir arazinin ortasında olmasını isterdim. Yanıbaşımda bir ağaç ve sadece yeşillik göreceğim, ağaçlar olsun mavi gökyüzünün altında başka bir şey değil. Eğer istediklerimi gerçekleştirebilirsem bir sene sürecek bu yanlızlık ve sonrası kaos olacak. Huzurumun tadını çıkarıyorum ve eğer aklımı kaybetmezsem bu en güzel ve en uzun tatilim olabilir. Okumak ve yazmak  şimdilik delirmemek için yaptığım şeylerden. Gerçi çok okuyarak delirmiş insanların hikayelerini de duymuştum. En iyi ihtimalle kuru kuru delirmemiş olurum.
Sonuçta eski maestroya yeni şarkı öğretenezsin. Cao.