30 Nisan 2013 Salı

30nisan


Sevdiğim bir replik var, konuşma şöyle geçiyor 'Benim bir hayalim var.-Hayalin ne? -Bir hayalimin olması.' Beni her zaman güldürür ve sonra film devam ederken kendime sorarım, senin hayalin ne ihtiyar. Cevap yok.
Uzun bir zaman boyunca kendime verdiğim zararı göremediğim günlerdi. Derler ya insan dibe vurmadan farkında olmaz, tekrar yukarı çıkabilmek için en dibini görmelisin hayatında. Yaşamadan bilemiyorsun tabi şimdi çok hak verdiğim bir düşünce bu. Çünkü dibe vurma eşiğini geçip tekrar yukarıya doğru hareket etmeye başladım.
Daha yeni izlediğim pan'in labirenti filminin başında çok güzel bir masal anlatılıyor. Aklımda kaldığınca, yer altı ülkesinde yaşayan küçük prenses yeryüzüne çıkıp güneşi görme hayaliyle yaşıyormuş. Orada çok güzel ve mutlu bir hayatı olmasına rağmen güneşi, çiçekleri ve yukarıdaki hayatı merak ediyormuş. Bir gün güvenlikleri atlatıp yeryüzüne çıkmayı başarmış fakat güneş gözlerini kör etmiş. Sonrasında prenses zamanla bitik düşmüş hastalanmış ve yer yüzüne çıkmasının bedelini ölümle ödemiş. Sonra hikaye devam ediyor etkileyici bir dram olduğunu söylemeliyim. Oldukça beğendim filmi. Umarım doğru aktarabilmişimdir masalı.
Biraz kendime benzettim, şu an içinde bulunduğum duruma yakıştırdım nedense. Zaten kendimizden bir parça görebildiğimiz filmlere, hikayelere, kitaplara bağlanıp kalırız, ilgimizi çekmesi için kendimizle bir yakınlık kurmalıyız, yani en azından benim için öyle. Neyse efendim şimdi benim bir hayalim var bu prenses kızımız gibi. Fakat bazı arkadaşlarım hayal kurmamın beni daha çok üzeceğini söylüyorlar, fakat yanılıyorlar. Hayal kurmadan hiç bir şeyi başaramayız ve mağlup olacaksak uğruna savaşıp huzur içinde ölüp gitmeliyiz.
Aslında ilk hayalimin gerçek olduğunu var sayarsak ki, bir hayalimin olmasıydı bu. Biraz daha mucizelere inanır oldum. Ne dersin moruk yer yüzüne çıkmak için mücadeleye değmez mi.Bence her şeye değer.
Sağlıcakla.

29 Nisan 2013 Pazartesi

Arabadan İn Bisiklete Bin


Dün 49. Cumhurbaşkanlığı bisiklet yarışının son etabı İstanbul'da sona erdi. Harika bir organizasyondu gerçekten ilk defa gidip bir yarışı yerinde izleme olanağı buldum. Bitiş noktasındaki atmosfer gerçekten görülmeye değerdi, sporcuların o sıcaktaki performanslarına tanık olmak beni de acaip derecede motive etti ve heyecanlandırdı. Herkesi önümüzdeki senelerde bu organizasyona katılmasını tavsiye ediyorum. Seneye 50. yıl olacağı için daha özel bir organizasyon olacağı ve süper yıldız sporcuların çağırılacağı daha şimdiden konuşulmaya başlandı, haberiniz olsun.
Gelelim asıl konuya, biz oradaki atmosfere tanıklık edip eğlencenin tadını binlerce bisikletliyle birlikte çıkarırken kapatılan yollar yüzünden isyan eden arabalarına sıkışmış insanların feryatlarını bugün duydum. İşin aslı çok sinirlendim, bu şehir olimpiyatları isteyen bir şehir ve sözde spor sevdalısı insanlarız. Senede bir gün sadece bir kaç saatliğine kapatılan yollar için bu organizasyona küfürler etmek nasıl bir mantık, aklım almıyor.
Bisikletin çocuklara karne hediyesi olarak bakıldığı bir kafa yapısı. Bisikletin sadece çocukların bineceği bir eğlence aracı olarak görülmesi, kaç yaşında adamsın bisiklete binilir mi laflarını senelerdir duyuyorum zaten. Aynı kişilerle sohbet ettiğinde 'abi ne güzel hollandada belçikada adamlar bisikletle gidiyorlar işlerine keşke bizde de olsa' dediklerini de duydum, fakat yine aynı tipler göztepede yapılan bisiklet yoluna karşı çıkıp trafik sıkıştığı için yapımının durdurulmasını sağlayan tipler. Hayır küfür etmeyeceğim.
Dünkü antep gs maçının öncesinde çıkan olaylara bakıyorsun birde insanların eğlenip güzel vakit geçirdği bisiklet yarışına bakıyorsun. Hangisi spor, hangisi daha çok insana yakışıyor görüyoruz. Futbolda kavga gürültü her zaman oluyor yanlış anlaşılmasın dünkü maçı örnek olarak verdim, aynı gün gerçekleştiğin için.
Umuyorum bu yarışın prestiji artacak ve her sene daha iyiye gidip bu tarz organizasyonların üstesinden geleceğiz. Ve her sene daha iyiye gittiğini herkes söylüyor.
Hazır havalar düzelmişken unuttuğunuz bisikleti yerinden çıkarıp bir hafta sonu gezisi yapmayı deneyin. Arabayla gitmekten çok daha keyifli ve hızlı bir yolculuk olacaktır. Pişman olmazsınız.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Modern Duayenlik


Düşünüyorum, ileride duayenler büyük üstadlar falan çıkar mı diye. Bence insanlık olarak dandikleştiğimiz için artık öyle kolay kolay büyük adam yetişemeyecek. Kahrolası teknoloji hayatımızı bir moron gibi yaşamamızı istiyor, yani bunun için elinden geleni yapıyor. Çok iyi hatırlıyorum internet kafelerin mahallemize geldiği ilk zamanları. Mahallenin ruhunu öldürdü ve geriye oyun manyağı, dizi-film çılgını çocuklar ortaya çıktı. Bütün gün ipadle koşan çocuk mu duayen olacakmış şaşarım.
Hayır insanları küçümsemiyorum sadece biraz eleştiriyorum, yani niyetimin kötü olmadığını söyleyeyim. Şimdi yeşilay, sağlıklı hayat, organik beslenme, spor derken sağlıklı bir hayat  için çok uğraşmaya başladık. Bu tarz hayat aynı zamanda bize, çok oturdun bilgisayar başında git spor salonunda birazcık koş. Hızlı beslenme, şu ucuz yağlı yemekleri yeme, haydi biraz daha doğala dönelim doğayı sevelim. Böyle gider bu liste. Gayet güzel bir düşünce, fakat kafamızı nasıl besliyoruz, ona da iyi bakıyor muyuz. Ruh sağlığımız için stresten uzak durmaya özen gösteriyor muyuz. Yoksa vaktimizi televizyonun dandik, insana bir şey katmayan hatta aptallaştıran ve yalancı programlarına bakarak mı geçiriyoruz. Televizyonun sahtekar ve insanı cezbeden tuzağına düşüp canımızı mı sıkıyoruz.
Etrafımıza bakalım kitap okuyan, gazete okuyan yada farkında olan insanların konuşmalarına ve düşünce yapılarına bakalım. Bir de etrafımızda çoğunlukta olan 'nasıl koyduk ama bak neresi inledi bukalemunlar sizi' tadında yaşayan arkadaşlarımızın sohbetine dikkat edelim. 2-3 konunun dışına çıkamayan standart sohbetler mi istiyorsun, al etrafta bir sürü o tarz insan var. Evet plansız yaşayalım dedim, hayat doğaçlama daha keyifli olabiliyor dedim fakat amaçsız yaşanmamalı. Amaçsız insanların arasına karışıp gri bir hayat yaşayıp mutlu olamamak, fazlaca görüyoruz bu tarz insanları.
Bence insanları içkiden, kumardan, uyuşturucudan korumadan önce televizyondan korumak gerekir. Okuldan eve televizyonun karşısına kurulmak için koşan bir nesil olarak büyüdük ve daha kötü nesiller koşmaya devam ediyor. Sıkıcı eğitim sistemimizden ve yalancı medyamızdan bahsetmiyorum bile, herkeşlerin bildiği şeyler artık. Beynimize iyi bakarsak zaten diğer kötü alışkanlıklardan da korunup combo yapıyoruz şapşi.ha ha bu lafı sevmişimdir her zaman.
Neyse ben gidip biraz ayran içeyimde milli değerimizi bugün de koruyup gelecek nesillere aktarayım.
Zaten şimdi güzel levrek yok ki, nasıl duayen olacak üstad olacak bu çocuklar pehh. Ben belki olurum bi on sene önce yediğim levreğin tadı hala damağımda bak anlatayı...

25 Nisan 2013 Perşembe

25nisan


Ne var biliyormusun.sinsilik denen bir illet var.bu çakalların yaptığı ve bizim nefret ettiğimiz bir his.yada kişilik mi nedir bu sinsilik dalgası tam olarak bilmiyorum ama orroo..oto sansür devrede..
bugün kızdığım şeyi anlatayım kısaca, 49. cumhurbaşkanlığı bisiklet yarışının 4. etabını izliyordum ve yarış oldukça heyecanlı bir hal almıştı.tak son kilometrelerinde yayını kesen trt direkt olarak devletlümüzün konuşmasına bağlandı. senin 6 tane kanalın var git öbür kanalda istediğin konuşmayı canlı bir şekilde yayınla kardeşim, yarışı niye kesiyorsun. bisikleti sevdireceğim diyorsun deli gibi para harcıyorsun şov biznıs tadında bir yarış düzenliyorsun, bunu yayınlamaları için bile para veriyorsun, fakat kendi kanalın bunu yayınlamıyor. avrupanın orta yerinde yayın gidiyor.peh.
saygı işte böyle bir şey dostlar.biz saygısız nesiller ve insanlar olarak hayatımıza devam ettikçe hiç yol alamayız.eğer geçmişimizden örnek alacaksak öncelikle onların saygısını almalıyız, öyle boş boş bağırıp edep yahu demekle olsaydı keşke.
sinirliyim dostum çok sinirli.artık neye kızacağımı şaşırdım biliyorsun.kurallara dikkat edemiyorum, artık hep dikkatsizim.zaman beni öyle bir eritiyor ki.zaten kırk yaşında doğmuşum ben ekle yirmi üç seneyi hoppa..hiç bir şey kalmadı şunun şurasında.ben en iyisi kahvede esnafla atıp tutayım zamanı çoktan gelmiş geçiyor.
sinsilik havada kalmasın, işte bunlar hep sinsi insanlar be abi.konuştuklarıyla yaptıkları bir değil.onlar işte..neyse.çok zenginler çok..bir bunlar zengin bir de para verip aldığı birayı tam içmeyen adam..valla bak.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Değişime Kendini İnandırmak


Umursamazlığın en kötü yanı yalnız kalmak zorunda olmaktır. Bilmem doğru oldu mu cümle ama umursamaz olacaksanız yalnızlığa mahkumsunuz diyor burada ihtiyar. Hayatı paylaşmamak insanı yaşlandırır, gençlik iksiri nedir diye bir etrafınıza bakarsanız hep kalabalık bir hayat süren insanlar daha neşeli ve daha dinç kaldıklarını görürsünüz. Evde oturup düşüncelere dalan benim gibi manyaklarda çürüyüp gider kendini kahrederek.
O yüzden bu son zamanlardaki atağım, bu her gün bir yazı yazmak zorunda hissetmem. Artık kendime değiştiğimi göstermek istiyorum. Önce kendimi görüp, inanmalıyım ki çevremde olan biten insanları da buna inandırayım. Zaman hızla akıp giderken istediğimiz hayatı yaşayabilmek için yontulmak zorundayız. Dev bir kütük idim artık mobilya mı olurum yoksa fazla yontulup kürdan mı, onu zaman gösterecek.
Emin olduğum bir şey varsa o da hayallerimin peşinden daha hızlı koşacağım.
Selametle.

Gece vs Gündüz


Şüpheyle başlayan gün kesinlikle harika geçer. Şu güne kadar planları alt üst olmuş insanlarla konuşun ve size aynı şeyi söylesin. Plan yapmadan bir yerlere gidiyorsun, beklenti yok, sadece bilinmezlik var. Sonucunda kurduğun cümle içerisinde keşkeler, ahhlar vahhlar olmuyor. Beklentisiz, umursamazca bir tarz daha güzel oluyorya.
Sonra bana soruyorlar ileride ne olacaksın, kendini 5 sene sonra nerede görüyorsun. Aman senin sorunu sevsinler. Bu dünyayı sikine takmadan yaşayan adamlar mutlu bir şekilde yaşadılar ve ölüp gittiler. Ben niye kafamı yorayım önümüzdeki ay hangi kıyafeti alayım, arabama hangi jant takımı gider yada komşum beni nasıl daha çok kıskanırın yollarını. Hırsını da al monte et bir yerlerine.. Şöyle yapalım böyle yapalım, ay şunlar boklu, ay arkadaşım çok cici. Yalansın yalan. Sen ayakkabının orijinal olduğunu kanıtlamak için harcadığın çabanı başka şeylere harcasaydın şimdi tüm dünya el ele tutuşup şarkı söylüyorduk. Kodumun hırslı insanları, hepinizi sabun oldun gidin bu diyardan.
Sabah yazımı yazmak istiyordum fakat vaktim olmadı. Gece yazıları böyle nefret dolu oluyor artık geceler yoruyor beni. Geceleri çenem düşüyor sıkıntılar ortaya çıkıyor. Nasıl derler bilirsin, geceler gündüzden daha acımasız, dayanamıyorum.
Görüşürüz dostlar.

18 Nisan 2013 Perşembe

Çekinme Konuş


Ne kadar tanıyorum seni dostum? İçini göremiyorum gökkuşağı mı var yoksa fırtınalar mı içini parçalar.. Beraber gülmeyi mi istersin benimle yoksa ağlamayı mı. İkisini bir arada götüremezmiyiz sadece. Sadece denesek, en azından denesek be dostum. Ben güçlüyüm demek için mi bu kahkahalar, daha şiddetli ve biraz abartılı sanki.
Saklayacak bir şeyimiz yok biz günahımızla kabul ederiz bunu biliyoruz. Kaldırabiliriz aslında yapılanları, sineye çekebiliriz gerçekleri. Gel beraber çözüm arayalım diyemiyorsak yazıklar olsun bize. Olaylar son noktasına gelip te koptuğunda ve iş işten geçecek gibi olduğunda sorarız, Hey dostum neden ağlıyorsun.
Bir aklımda bulunsun, vereceğim cevabı düşüneyim,
Nasıl diyordu o şarkı, erkeklerde ağlar hemde nasıl ağlar..pardon yanarmış.. ama sonuç aynı oluyor işte..
Bugünlük bu kadar.

17 Nisan 2013 Çarşamba

17nisan


Göndermeler devrindeyiz. Herkeşler mesaj kaygısı taşıyan kıyafetler giyiyor. İnsanlara bak ben boş değilim demeye çalışıp büyük bir direnç gösteriyor. Neden yoruyoruz kendimizi haydi gelin ve hep bir ağızdan bağıralım 'yaşasın boşum'.
Kabul et istediğin filmlerin çoğunu izleyemedin, kitapların yarım kaldı, gidemedin o koylarda dinlenmeye. Herşeyi geçtim içinden gelenleri bile doğru dürüst bir şekilde aktaramadın.
Kendi adına konuş dediğini duyar gibiyim. O yüzden kendi adıma diyorum ki siktir lan buradan. Bu seansın amacına ulaşabilmesi için önce boş adam olduğunu kabul etmek gerekir. Şimdi ayağa kalk derin bir nefes al ve son zamanlarda canını sıkan ne varsa söyle gitsin. Haydi kus içindekileri.
Bitti.