17 Ağustos 2012 Cuma

Biraz Umut Sakla Kendine


Oldukça yoğun bir haftadan sonra yine buradayım. Bazı insan evlatları bana zorla suskunlar izletti, acaip derecede bağımlısı oldum. Rahatsız değilim ama süresinin çok uzun olması canımı sıkıyor. İşte yeni üzüntülerim ve sevinçlerim artık böyle. Karakterin başına bir şey gelince üzülüyoruz ama basıyoruz yeni bölüme hemen iyileşiyor zaten. Bizde kolay kolay karakter öldürmezler, diziden ayrılma falan olmadıkça. Hep figuranlar mı ölecek lan. Neyse boşverelim diziyi.
Bayram tatiline çıkacağım için bir veda yazısı yazmak istedim. Suskun geçen ramazan ayından sonra işlerin epey karışacağını düşünüyorum, bende merakla bekliyorum yeni sezonda neler olacak. Diziden bahsetmiyorum bildiğin kendi hayatıma genel bir bakış atıyorum. Aslında güzel başlıyor, çok güzel kararlar alıyoruz fakat harekete geçmede bir problem var. Türk gibi başla ve İngiliz gibi bitir diyorlar işte bize bir porsiyon ondan lazım.
Uyku konusundaki sıkıntılarım geçmiş değil, biyolojik saatimin şaşmasını nasıl düzeltirim bilmiyorum. Uykusuzluk ile ilgili aynı saatlerde iki farklı bakış açısına şahit oldum. İnternet gün geçtikçe şaşırtmamaya devam ediyor, klasik.
Bir arkadaşımız ancak yalnızların mışıl mışıl uyuduğundan bahsederken, diğer bir arkadaşımız çok farklı bir yerde, yalnızların uyuyamadığını bu durumun canını sıktığını belirten bir cümle sarfetmişti. Şimdi ben boş adam olduğum için yine takıldım bu iki, birbirinden farklı düşünceye. Ama bence yanlış baktıkları nokta kişinin yalnız olup olmadığı değildir. İnsan umutsuzsa, insan bir çıkış yolu bulamazsa, hayal kurmayı seviyorsa, keşkelerle yaşıyorsa uyuyamaz. Bence kökü buraya dayanıyor bu mevzunun. İyi hadi görüşürüz. Sonra kafamı duvarlara vurmamak için gidiyorum.
Ben mi neden uyuyamıyorum? Bazen umudumu kaybediyorum sadece. Unutuyorum betonda yeşeren bir gül olmanın zorluğunu. Bunu bana hatırlatacak insanları ise çoktan unuttuğuma da yanıyorum.
Sonuç olarak değişen bir şey yok hayat insanları çözmeye çalışırken geçip gidiyor. Ne dedi bu şimdi, amacı neydi diye kendini yerken bir bakmışsın ömür geçmiş gitmiş. En temizi tatile çık, at kendini sıcacık kumların üstüne. Orada dalavere dönmez işte. Neden? Çünkü suda şaka olmaz. Şeytan doldurur.
-Son söz olarak herkeş kendisine iyi baksın. 2012-2013 yeme içme sezonunda herkese başarılar dilerim.


10 Ağustos 2012 Cuma

Attım Tutma Diye


Boş bir sayfa ile yastığından baktığın tavanın farkları var. Bu farkları aslında tavanda gördüm ve ona anlattım az önce. Fakat kağıt biraz daha nazlı oluyor nedense. Kalemi elime alıpta bir şeyler karalamaya çalıştığımda hevesimin kırılması pek uzun sürmüyor. Az önce koşuşturan o insanlar, o kalabalık bir anda kayboluyor ve kağıt sana kahkahalar atabiliyor bazen. Beni yine boşa harcadın çocuk diye sitem ettiği zamanda oluyor. Zaten umursamaz bir şekilde kalemi oynattığım için oldukça çirkin görüntüler ortaya çıkabiliyor. Neden düşünceleri okuyan bir makina yapılmadı ki? Yada şöyle söyliyeyim, düşünceleri kağıda dökebilecek bir makina olması gerekiyor. Su geçirmez olursa iyi olur zira banyo ilhamın 2. merkezi.
*   *   *
Gece acıkmak olmasa tamamen gece hayatına adapte olmak istiyorum. Tabi kendi gece hayatım müzikli ama öyle çok gürültülü ve pis değil. Daha çok bir kaç metrekareye sığdırılmış bir düzen. Kahve ile birlikte aradığım kaçak uyku olduğu için kendimi ayaklarıma beton döküp okyanuslara atmak istiyorum. Dipten kum çartıp herkesi şaşırtmak istiyorum. Aslında fena planlarımda yok ama güneş doğunca uyuduğum için gerçekleştiremiyorum. Derinlere indiğimde neden böyle yaptığımı buldum aslında. İnsanlardan kaçıyorum artık, gereksiz münasebete girmek istemiyorum, o aldatıcı sohbetlere ortak olmak, yalandan gülmek bazı bazı, bazende modayı takip etmek istemiyorum. Çok dar yaptılar şu pantelonları ve bol pantolon moda olana kadar evimden çıkmama kararı aldım. Bakkala çakkala gidilir, tabi birde hayali köpeğim coni var. -Coni yapma oğlum. Dediğim gibi köpekler gerçektende en iyi dostlarmış, neydi o bir söz vardı...
Her ne boksa işte
*   *   *
Bazen konuşmayı özlüyorum ve denediğimde konuşmayı unuttuğumu fark ediyorum. Önceden günde diyelim 10 birim konuşuyordum, şimdi belki 2 bilemedin 4 birim ya konuşurum yada konuşmam. Bende bu açığı kapatmak için okumaya başladım. Çok okumak delirtiyormuş diyorlar ama bence halt etmişler çok okuyan değil hep okuyan bilir. Ayrıca önceden çok sinebeş izlemek sivilce yapar diyorlardı, onunda yalan olduğu çıktı zaten sonradan. İstediğiniz gibi izleyin dediler ama iyi korkuttular zamanında insanları. Korku ile insanları yönlendirmek ne kadar 'ibnece' bir davranış değil mi? Ama hergün milyonlarca insan tarafından profesyonelce uygulanıyor, özellikle çocuklar etkileniyor bu durumdan. Rahat bırakın çocukları.
*   *   *
Ne zaman çıktı şu yarım porsiyon kızlar allasen. Acaip modalar şimdi italyada herkes yarım porsiyon kız bakıyor. Kimse mükemmel değil ama yarım porsiyonla kim doyar bilmiyorum. Herkes memnunsa daha da bir şey demem. Kastım tek yönlü insanlardır, yani 10 parmağında 10 maheret, zeki ve güzelleri ne oldu? Belki benim devrim geçmiştir.
*   *   *
Herkesin kendisini fotograflarda çirkin bulması diye bir bilgi var. Buna karşılık insan kendisini ayna karşısında olduğundan 3 kat daha güzel görür imiş. Bu işte bir yanlışlık var tabi. Mesele çirkin yada güzel olmak değil ki. -Gülme kardeşim. Tanrı çirkin erkekleri, kızları 'Hard Mode' da ayartabilsinler diye yaratmış. Motivasyon kaynağımız bu ama bazılarıda 'Veteran Mode'da savaşmak zorunda bu vahşi piyasada.
*   *   *
Kısa yazmanın etkinliği bizzat kendim tarafından test edilip onaylandığı için bunu ara sıra denemek istiyorum. Bir yandan da toplayamadığım fikirlerimi bu yolla örtmüş oluyorum. Daha bugün arkadaşlarla konuşurken (konuşmayı unutmadığımı test etmek amaçlı) 'kendimi övdüğümden çok yererim' diye bir şey söyledim. Belki inanmıştır, kim bilir...