26 Aralık 2013 Perşembe

6 aralık

O kadar alışkınım ki yazıp yazıp silmeye. işte bundan sonra yazıp silinmiş binlerce cümle arasından öldürmeye gücümün yetmediklerini yazacağım. Aslında o kadar boş ki kafam. O kadar boş ki içim. Bu kadar zamandan sonra kendimi patlamaya hazır bir volkan gibi hissetmiştim yada öyle olmayı umdum diyelim. Umduğumuz şeyler! O kadar çok şey isteyip hiç bir şey yapmamakla geçirdiğim şu hayatımda o kadar umdum ki, bir çok kişi gibi. Sonunda bu gün, bu koltukta oturduğum zaman aslında ne istediğimi bilmediğimi kabul etmiş durumdayım. Rüzgarda savrulan bir poşet gibi yere düşüyorum ve sonra kararlar alıyorum ama sonra yine rüzgara salıyorum gidiyor. Birdaha ki düşüşe kadar.
Her seferinde daha çok tatsız, her sabah daha duygusuz, geçmekteyken nasıl mutlu olurum diye düşünüyorum. Aslında buldum bir formül var kafamda. Zaman geçirmek. Kendime işkence etmenin yeni yolu, eski bir yöntem ama ben bunu da yeni kabullendim.
Size kısa bir hikaye anlatayım mı? Hayır anlatmayacağım ben hiç bir zaman hikaye anlatamam. Hayır, hiç yapamadım bunu da kabul ediyorum. Her gün daha çok kabul ediyorum kendimi. Bunca yıl sonra kendimle barışmaya karar verdiğimde bile samimi olmadığımı fark ediyorum. Ben kendimi sevmiyorum bunu da kabul etmek zorundayım. Tamam kabul ettim. Edicem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder