16 Ocak 2013 Çarşamba

İnternet Beni Yavaşlatma



-Bir kaç harfin üstüne basıyorum. Sonra düşünüp geri alıyorum hepsini. Anında tertemiz bir sayfa çıkıyor karşıma. Hata mı yaptın önemli değil canım tek bir hareketle tertemiz oldu her şey. Bu rahat durum benim için önceleri büyük keyif verirken son zamanlarda canımı sıkmaya başladı. Bu akşam bir test yaptım ve arkadaşımın bana hediye ettiği ajandaya bir şeyler karaladım. Hoşuma gitti, o kadar keyifle yazdım ki bazı bayat esprilere bile gülmekten bazı harfleri yamuk yumuk yazdım. Hoş, yazım doktor yazısından hallice ya.
İnternet beni beslediği kadar zararlı ve daha çok aptalca şeylerle vakit geçirmemi sağlıyor. Mizahi olarak son moda nelere gülünür ne konuşulur diye takip etmek gerekli çünkü. Beraber gülmek zorundayız çünkü başka ortak bir noktamız yok. Aynı yolda yürüyor olmamız aynı sıralarda oturuyor otobüste seyahat ediyor yada her ne kadar alanı ortak kullanıyorsak işte, bunların bir önemi kalmadı diye düşünüyorum. Canımı sıktın ben kulaklığımı takıp kendi dünyama, o renkli yada karanlık şatoma geri dönüp bir kaç soytarı öldürmeliyim. O yüzden sadece haberim olması için takip etmek gerekirse gülmek geçmek ve yeri geldiği zaman 'evet biliyorum ben onu bende gülmüştüm' diyebilmek için yapıyorum bunu. Bu arada fazlasıyla gereksiz bilgi alıyorum ve hepsi birbirinin aynısı şeyler okuyorum. Okumak zorunda bırakılıyorum. Bu yüzden blog alemine kaçtım zaten ama twitter beni kötü yönde etkilemeye devam ediyor. Kapatmakta istemiyorum ileride lazım olur diye atamadığım kap gibi şu anda hem fazlalık hem bir ihtiyaç.
Batının iyi yanlarını alalım evet ama teknolojininde iyi yönlerini alalım ve kullanalım. Şimdi buraya yazabilmek ne kadar kolay ve rahatsa başka bir açıdanda o kadar zordur. Zor olan kısmını açıklıyorum, max barry adındaki yazar ironi kitabının sonunda herkese teşekkür ederken şöyle bir cümle kuruyor; çoğu zaman yazarlık, tek başına bilgisayarın başında oturup mayın tarlası oynamaya dalmamak için kendinizle savaş vermek anlamına gelir. Sonuçta bizlerde kendi içimizde yazarız. Yok bu çok kendine güvensiz bir cümle oldu. Bizler yazarız sonuçta pek çok kişinin aksine bir şeyler üretebilmek, paylaşabilmek için çalışan insanlarız. Biraz yazarızdır heralde. Bazı notları kalem kağıt ile almakta fayda var diye düşünüyorum. Neyse sıkıldım.
Şöyle bir not aldığımı gördüm defterime, hayır bunun adı aşk değil dostum. Bunun adı takıntı. Takıntılı beyin, rahatsız beyin, hasarlı beyin. Öylece konuştuğumuz bir sohbetin içinden bir kaç cümleydi sadece. Bence içten. Ve her zaman içten gelen şeyleri severim.
Sağlıcakla.

-Bugünün soytarısı yarının kralı resmisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder