24 Aralık 2012 Pazartesi

Burası Neresi Moruk?

Pardon burası aradığımız koltuk mu acaba. İstediğimiz manzarayı izleyip biraz gülüp biraz ağlayıp birazda aldatıldıktan sonra unutulacağımız yer olabilir mi acaba. Burası yağmurda aynı şemsiye altında yürümeyenlerin,   otobanda kenara çekip dörtleri yakanların, komedi filminde ağlayanların, burnu akanların, burç yorumlarını okuyanların, otobüsteki boş koltuğa oturmak istemeyenlerin, indirimleri takip edenlerin, ders çalışmak istemeyenlerin, küfür edenlerin, sevgi bekleyenlerin, sürekli temizlik yapanların, kahveyle ısınanların, yastığıyla dertleşenlerin, berduşların, platoniğe tutunanların, bardağı boş görenlerin yada bardağa hiç bakmayanların, burası şemsiyesi bile olmayanların yeri değil değil mi? Uzatabileceğimiz listemizin unutulan binlerce kaybedenleri için bir yer mi yoksa.
Bir türlü karar veremediğim için cezalandırılmış her hangi birisi olmak. Artık düşünmek zorunda bile olmamak.  Tesadüflerle dolu hayat yaşadığımı bilsem de tesadüflere inanmıyorum. Bunun sebebi aynı köşeyi dönüyor olsak bile çarpışmıyor oluşumuzdan kaynaklanıyor. Oysaki birbirimizi görmemiz bile bir tesadüf sayılıyorken. Bunlar zoru sevdiğimizden değil. Biraz cesaretimiz yok daha çok aptalız. Bilmiyorum daha önce söylemiştim belki.
Burası hislerimizi gömdüğümüz yer olabilir mi? Onları yağmurlu bir günde gözyaşlarıyla toprağa verdiğimiz ve sonrasında oradan bir fidan olmasını beklediğimiz yer. Olur da beklediğimiz ağaç bir meyve verirse göz yaşlarıyla suladığımızı düşünüp böbürleneceğimiz nokta.
Arayışta olmak güzel geliyor. Çoğu zaman sinir bozucu olsa bile aramak kendini kaybetmiş yada kendini unutmak. Kulağa hoş geliyor insanı tatmin ediyor. Hayal dünyanda yarattığın insan olarak hareket etmek. Beyninde sürekli birilerinin dans etmesi, mutlu olması ve arzularına sahip olabilmesi. Bunları kolaylıkla yapabilmesi. Kolaylıkla yalan söyleyebilmenin gelip geçici mutluluğu zaman geçtikçe bizi öldürse bile bu ölüm bizim nirvanamız belki.
Burası asilik yapıp insanlara sadece zorluk çıkarmak istediğimiz yer mi yoksa. Yada asiliği yüceltmemiz tıpkı platonik aşkımıza övgüler yağdırdığımız gibi. Zihin mastürbasyonundan öteye gidemeyen bir kendimizi kandırma biçimi. Aynaya bakamadığımız için korkularımızın nefrete dönüşmesinden kaynaklanan bir sefillik sadece. Henüz hislerimizin meyvesini yememiş olduğumuz için böyle pislik davranıyoruz belki.
Pardon ama burası sadece ağladığımız yeri daha çok andırıyor. Hayal kırıklıklarımızın diyarı, beklentilerimizin bizimle alay ettiği yer. Donumuza kadar kaybettiğimiz kumar masası.
Bildiğimiz iki şey var. Burası pes edenlere ve pişman olanlara göre bir yer değil. Hikayelerimizi anlatıp insanları güldürmek, düşündürmek ve en çokta ağlatabilmek istediğimiz yer. Lanet gözyaşları yalandan olamaz ki..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder