8 Aralık 2012 Cumartesi

Kılık Kıyafet

Bize engel olan bir şeyler vardır her zaman. Gelemedim, yapamadım, okuyamadım bla bla kusura bakma ile devam eden cümleler. Eğer bana engel olan bir şey varsa ilki tembelliğimdir. Eğer ki tembel olmasaydım zaten bu satırları yazıyor olmazdım büyük ihtimalle. Diğeri ise müzik, önceden dediğim gibi. Bilmiyorum siz nasıl bir ortam oluşturuyorsunuz yazmak için ama ben genelde müziği sonuna kadar açıp içimden geleni yazdığım için hep farklı  yönlere sapıyorum.
Beni engelleyen en büyük şeylerden birisidir müzik. İlham verir ama genelde kısıtlar. Neyse bir kaç anımdan bahsedip gideceğim.
İstanbul'da kar yağışının çok şiddetli olduğu yıllardan biriydi. Orta okuldaydım herhalde. Kartopu savaşı için sözleştik mi bilmiyorum ama alt mahalleden tanıdığımız çocuklarla karşılaştık bir sokakta. Hemen kartopu yapmaya koyulduk, sıkı bir savaş bizi bekliyordu. Klasik savaştan önce laf atmalar başladı çocukluk halleri ile sataştık birbirimize önce. Aslında hepimiz birbirimizi tanıyorduk yani sadece savaştan önce ortamı kızıştırmak için laflar atıyorduk işte. Bir arkadaş vardı karşı gruptan, ayağında sandalet vardı ve yerde 15-20 santim kar vardı. Hepimiz onun ayağında sandalet olduğunu ve bilmem kaç kat yün çorap giydiğini görmüştük. Herkesin sustuğu bir anda bir arkadaşımız o sandaletli çocuğa sataştı, daha doğrusu sandaletlerine laf attı.Bazılarımız güldü bazılarımız ayıpladı o anda. O an savaşı kızıştırmaya yetti ve kar toplarının içi taşla dolduruldu. Evime dönüp ter içinde ellerimi kalorifer peteğinde ısıttığım sıradan günlerden biriydi işte. Ani hava değişimi ellerimi acıtıyordu yine.
Bir spor ayakkabım vardı. Belki kaç sene giydim hatırlamıyorum. Değer bilen birisi olduğumu düşünüyorum, güzel bakarım sahip olduğum her şeye. Her neyse işte. Lisede sıradan bir gündü işte herkes sıraya dizilmişti yine kontrol vardı. Ben hep en geç giderdim ama kontrolden kaçamazdım. Okula geç girebilmek için kapının önünde sigara içmiyordum sadece geç kalıyordum, her zaman yaptığım gibi. Hep son minibüse ben binerdim, kendimi bildim bileli koştum yada koşar adım yürüdüm okula. Hep zorla gittim. Bu da konuyla ilgili değil geçtim. Yine müzik yüzünden saptım konudan işte. Kontrol sırasında okul müdürü ayağımdaki ayakkabıyla ilgili bir laf etti. Daha önce çok defa o ayakkabıyla beni görmüştü ama ilk defa laf söylediği için bende laubali bir şekilde gevşek gevşek cevap verdiğimi hatırlıyorum. Evine git dedi beni okula almadı. Normal bir öğrenci belki internet kafeye gider sahile gider, başka arkadaşlarını ayartıp gezmeye tozmaya gider. Ben eve gittim hüzünlü bir şekilde. Artık gitmeyeceğim okula diye düşünüyordum, zaten nefret ediyordum okuldan her zaman. Annem bana siyah botlarımı giydirdi o sıcakta ve okul yoluna düştük ve derse girdim.
Sırf verdiğim cevaptan ötürü geri çevirdiğini söylemiş müdür. Ne söylediğimi hatırlamıyorum ama çok ta kötü bir şey söylememişimdir her halde.
Çocuklar çok acımasızdır ve müdürler her daim ön yargılıdır diyeyim. Bu kılık kıyafet konusu iyi mi oldu yoksa kötü mü bilmiyorum. Daha bir ton acımasız öyküm ve öğretmenler tarafından haksızlığa uğradığım durum vardır. Umuyorum ki ileride birileri nefret duyarak hatırlamaz bu dönemleri. Artık iyi mi oldu yoksa kötü mü bunu göreceğiz ve mesajı aldınız diye düşünüyorum.
*Lisede açtığımız bir forum var tam 7 sene öncesine ait. Tekrar buldum ve girdim o siteye. Ne salakmışız lan diye düşünüyor insan. Ama büyüdüğünü de hissediyorsun. Garip bir şey. Acımasızdık hemde çok fazla, açıp baktım okudum. Belki zaman bizi ehlileştirdi ve saldırgan tavrımızı saklamamız gerektiğini öğretti galiba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder