2 Haziran 2012 Cumartesi

Platoniklerin Frekansı


Bir insanla aynı frekansta olmak nasıl büyük bir lütuftur bilir misin? Aynı şeyleri konuşabildiğin aynı müziği dinlediğin ve aynı masada oturabildiğin insanı baş tacı yapmalısın. Gerçekten çok garip insanların var olduğunu gördükçe daha bir yaşlanıyor insan. Bundandır ki kendime ihtiyar diyorum. Bazen öyle insanlarla aynı muhabbete ortak olmak zorunda kalıyorum ki, beni o kadar yoruyorlar ki yaşlanıyorum adeta. Tek ortak noktamızı aramaya koyuluyorum o sırada.. Tamam belki çok iyi anlaşıyor olabiliriz, ama aynı yemeği yememiz gerekli.
Bir kızı görüyorsun uzaklardan çok hoşuna gidiyor. Gün geçtikçe kendine alştırıyorsun onunla olma fikrini ve onu görünce heyecanlanıyorsun salak gibi. En büyük sorunudur platoniklerin ve en büyük lafıdır 'seni uzaktan sevmek ne güzel' gibi bir şey sanıyorsam.. Ne aptalca.. Takım tutar gibi sevgi mi beslenir be safım benim. Sadece birine bağlı durmak istiyorum yada en azında öyle gözükmek istiyorum demek yerine gözünde büyütüyorsun. Ah be platonik sen nelere kadirsin. Ne kraliçeler ne prensesler yaratırsın aklımızda ve biz sonunda kötü kraliçenin verdiği elmayı yemek zorunda kalırız.
Bir şekilde ulaşıp ben seni çok seviyorum deriz, belki mektup olur bu- ne güzel. Aldığımız cevap midemizi ekşitir ve uyutmaz gecelerce yada en iyi ihtimal olimpiyat yolumuz açılır. Şansımızı göstermek isteriz o tek atımlık buluşmada ve elimize yüzümüze bulaştırırız. O kadar başkası gibi davranmaya çalışırız ki yakınımızda bizi tanıyan birisi varsa ' ne içtin olm sen' esprilerine kurban gitmek işten bile olmaz.
Neden böyle davranırız ve neden bu kadar avaraj veririz karşımızdakine. Daha doğru dürüst tanımadan elimizden geleni yaparız, ilerideki karımızın haberi olsa canımıza okurdu kesin. 'Sesini duyan yok ama büyülenen çok' diye bir şarkıda geçen söz vardır çok severim, bana göre bu durumu özetler. Ve 'hüsrana komşu olmadan' önceki halimizi çok iyi anlatır. Daha sonrasında öyle iyi tanırız ki karşımızdakini. Belki küfür ederiz ama asla sevgimizi tam olarak söndüremeyiz. Öyle mangal ateşine benzemez bir şey bu. Hep içimizde bir tohum bırakırlar, kafamız güzel olduğu vakit acı bir gülümseme yaratır o tohumun etkisi.
Halbuki biz seninle aynı frekansta bile değildik, aynı yerlerde gezmeyi sevmiyorduk.. Sadece o anda seni sevmek geldi içimden ve sırf bu yüzdendir herşey. Zaman makinası icat olsaydı seni görmezlikte gelirdim büyük ihtimalle ama seni sevmek zorundaydım işte. Uykusuz geceler geçirip kötü notlar almak zorundaydım ve buna kader diyip kendimi rahatlatmam gerekiyordu. Biz ayrı dünyaların insanı değiliz belki ama ben başka bankta oturmak istedim sen başka deniz manzaralarına bakmak. Frekans farkı dediğimiz şey işte, gün geçtikçe açılıyor herkesle..
Herkese mutlu geceler, aynı şeyleri düşündüğüm ve paylaşabildiğim insanlara selam olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder