14 Temmuz 2012 Cumartesi

Çocuk Ol İşte


Mutlu olmak neydi
Mutlu olmak seksekti
Saklambaçtı, kör ebeydi
Ve bazen beşlik pandikti lanet olsunki
Mutlu olmak o camları kapalı sınıfta kıpkırmızı suratlarla oturmaktı
Cipsten nadir çıkan bir tasoydu
Mahalle maçında gol atmaktı
Sonrasında kavga etmekti bazen dayak yemekti
Arabada ön koltukta gitmekti çoğu zaman
Çikolatayla gelen amcaydı
Kar yağsın diye dua edip bembeyaz sokaklara uyanmaktı
Sonraları ittiler bizi iyice duygusuzluğa
Moron olmamızı istemişler sanki
Ruhsuz gibi sokakta dolaşırken
Bir mesaj sesiyle mutlu olmayı öğrendik
Bir retweet oldu bazen ama değişmedi gerçek
Herşeyi sanal yaşayıp duygusuz ve bi robocop gibiydik
Ve herkes gri iken kırmızıları yeşilleri aramaya koyuldu
Bize büyük beklentileri yıkan bu düzen hep daha iyisine alıştırdı bizi
Ve kimseyi beğenmedik, ne arkadaş olarak ne de aşk
Herşeyi zorlaştırdık yetmedi sevgileri imkansız kıldık
Ne zaman böyle olduk
Neden böyle ruhsuzluğa depar atıyoruz
Bilmiyorum
Aslında mutluluğun içinde olduğunu söylesem çok mu saçma gelir
Yada reklam sloganı gibi olur
Bu korku niye böyle arttı
Ya rezil olursam veya dışlanırsam tavrı
Neden içimizden geldiği gibi davranamadık
Hep içindeki çocuğu koruyan adamları sevdik mesela
Ama örnek alamadık
Çocuk gibi davranmak en güzeli
Aklına geleni öylesine söyleyebilmek
Şamar yermiyim diye düşünmeden sor ve yaşa işte
Ama insanların tavrı sana farklı olacaktır
Deli gibi bakarlar o maskelerinin ardından
Hiç bir zaman yapamayacakları o hareketleri kıskanırlar belkide
Ama deli olmak güzeldir
Hayal kurmak güzeldir
Hiç vazgeçmemek ise mükemmeldir
Bırakın konuşsunlar
Renkli olun ve neşenizi asla kaybetmeyin
Çocukluğunuzu unutmayın ve sorun çekinmeyin
İşte belki o zaman kırmızıyı veya yeşili bulabilirsiniz
Yada şirinleri görebilirsiniz

Mutlu mu olmak istiyorsun?
Aynaya bak, gözlerindeki o gülümsemeyi ara
Ve zorluklara karşı başını asla eğme
Elbet bir gün aradığın şeyi bulacaksın...
Bekleme harekete geç...

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Srebrenica'yı Unutmadık, Unutmayacağız

Çok fazla hikaye var aslında hangisini anlatsam diye düşünüyorum. Hangi göçmenlik hikayesinden başlasam karar veremediğim için karışık gideceğim yine. Doğduğumdan beri periyodik olarak 6 senede bir teyzemin yanına gidiyoruz. Öz teyzem Sancak bölgesinde oturuyor şimdi Sırbistan sınırları içerisinde yer alan bu bölgede müslümanlar ağırlıklı olarak yaşadıkları için bu adı taşıyor Osmanlı zamanından beri ve Sancak bölgesiin bir bölümüde Karadağ sınırları içerisindedir. İlk iki seferimde fazla bir şey anlamamıştım aslında bu yolculuktan. Orada insanların nasıl yaşadıklarından ve neler çektiklerinden. Ama son olark 2008 yılındaki ziyaretimde daha bir farklı görmüştüm herşeyi. 1992-1995 yılları arasında yaşanan Bosna savaşında orada yaşayan Boşnaklarda nasibini almıştı.
Çok iyi hatırlıyorum teyzemlerin evinin hemen alt tarafında kocaman bir arsa var orada top oynardık koştururduk. Bir keresinde 'şu çocuğun adı ne ya?' diye girdiğim muhabbette çocuğun sırp olduğunu öğrenmiştim. Sonra bana 'ne oldu kavga mı edeceksin, dövecek misin?' gibi sorular gelmişti. Tam olarak anlayamamıştım niye kavga edeyim durduk yere diye. Ama sonradan fark ettim tabiki çocuklara işleyen bu düşmanlık duygusunu. Yada bu güvensizliği demek daha doğru olur. Biz burada 'yok o milliyetçi, yok o dinci, yok o kominist' gibi kavgalara girmişken onlar birbirlerini sahiplenmiş ve asıl tehlikenin nereden geldiğini çok iyi biliyorlardı. Çünkü o top oynadığımız askeri araziden tanklar çıkıp sokaklarında dolaşıp büyük korku salmış hatta bir sokak üstlerine atış yapmışlardı. Hep bir tehdit altında yaşamışlardı. 
Tabi bu anlattıklarım Bosna'dan 300 km kadar uzak yerde gerçekleşmişti. Bosnadaki durum çok farklıydı çünkü orada savaş olmuştu. Bunu oraya gittiğim vakit çok net görmüştüm. Arabayla Sırbistan-Bosna sınırını geçer geçmez delik deşik evler görmeniz mümkün. Özellikle öyle bırakıldığını düşünüyorum. Yanmış evler ve hemen yanlarında yeni yerleşimler neredeyse büyün Bosna'da görmek mümkün. Sokaklarda savaşta gazi olmuş insanları görebilirsiniz kimisi bacaklarını kaybetmiş kimisi akıllarını. Zaten orada yaşanan dramı burada anlatmam mümkün değil. İnsan gibip görünce daha iyi kavrayabiliyor. Yani anladığı kadarıyla işte. 
Senelerce beraber yaşadığın ve komşuluk yaptığın insanın bir gün sana silah doğrulttuğunu düşün. Bunların hepsi oldu dünyanın gözü önünde Boşnaklar katledildi. Nato diye kıçımızı yırttığımız o güvendiğimiz insanların gözünün önünde oldu bu durum.
Srebrenica diye bir diyar var.Belki duydunuz belki çok iyi biliyorsunuz orayı, neler yaşandığını. Neler olduğunu  gidip bakabilirsiniz. Binlerce dram arasından hangisine ağlayacağınıza hangisine utanacağınıza karar verebilirsiniz. İnsanların göz göre göre nasıl ölüme gönderildiğini görebilirsiniz. 
Srebrenica'ya gitmek nasip olmadı daha ama bir gün inşallah gideceğim. 
Hiç bir zaman milliyetçilik yapmadım aslında, mevlana kafasında yaşadım. Nereden olursa olsun insandır diye düşündüm. Ama orada yaşananlar ve hala Sırpların yaşananları kabul etmemesinden ötürü Sırplara karşı inanılmaz bir önyargım var demeliyim. En masum hali bu olur heralde. Onların katil ruhlu olduklarını düşünüyorum çünkü yaşananlardan memnunlar ve bunu görmüyorlar. Tabiki böyle düşünmeyen Sırplarda vardır ama onlarda kayboluyorlar bu güruhta. 
Gördüklerim bunu söylüyor çünkü. Dönüş yolunda kenarda duran bir arabanın arkasına yanaştık yol sormak için. Çünkü tabela diye bir şey yok resmen. Onlara sormamızın en büyük sebebi yaşlı adamın taktığı şapkaydı. Boşnakların taktığı şapkayı takıyordu ve ona güvenerek 'selamün aleyküm'dedik. Adam yolu söyledi ama uyardı 'Herkese Selamın aleyküm' demeyin diye. Sırp çıkar Hırvat çıkar diye bizi uyardı ama biz o şapkaya güvenerek sormuştuk zaten, onuda söyledik. 
Çünkü o savaştaki katillerde ailesini kaybedenlerde aynı sokaktan yürüyorlar bugün. Savaşı konuşmak istemiyorlar ama unutmakta istemiyorlar aslında. O yüzden Bosna Hersekte çok ilginç bir durum var ve böyle devam ediyor hayat.
Savaşta tecavüze uğrayan kadınların doğurdukları 'istenmeyen çocuklar' mı dersiniz yaralı evler ve insanlar mı dersiniz. Beni her zaman üzen bir konu olmuştur. Ve bugün Srebrenica katliamının 17. yılı. Bugün 520 şehit cenazesi daha ailesine kavuşacak, ailelerin-kaldıysa- ağlayacak, dua okuyacak bir mezarı olacak. 8000'in üzerinde 15-94 yaş arası erkeklerlerin katledildiği yer. Bende okuduklarımla, gördüklerimle, duyduklarımla bu sayıları veriyorum bir hata var ise affediniz. Ve en azından bu gün insanların neler yaşadıklarını araştırıp, aslında bizim gerçek düşmanımızın bize fesatlık sokmaya çalışan insanların kim olduğunu görmeye çalışmanızı isterim. Bunlar Sırplar değil tabiki, asıl büyük düşman aslında çokta uzağımızda değil, bize akıl veren batılıları bırakıp gerçekleri görmemiz gerekli. Bu olaylardan ders çıkartıp ülkemizi feraha ulaştırabiliriz.
Son sözler olarak 10 temmuz 1995'te kayıt edilmiş bir konuşmada Ratko Mladiç'in 'Bugün bir bayram arefesindeyiz, Yarın Türklerden intikamımızı alacağız' diye bir şeyde vardır. Onlar için bu bir intikam ve bayram olarak görülmektedir bunuda bilmenizde fayda var....
Srebrenica'yı unutmadık ve unutmayacağız, bunu görmezden gelenlere de hatırlatmayı daima bir görev bileceğiz..
Sevgiler saygılar 

1 Temmuz 2012 Pazar

Ramak Kaldı


Bu gece bir şey yazmazsam olmaz
Aklım o kadar durgun ki
Açık denizden gelen o dalgalar bile şenlendiremiyor gönlümü
Sadece kısa bir not düşmek için buradayım.
Bugün farklı diyebilmek için buradayım
Bakıyorum sadece
Güneş farklı bir yerden doğmadı bugün
Farklı bir şey yemedim bugün
Aklıma gelen enteresan bir şey olmadı
Çöplerim değişti sadece poşetleri farklı
Aynı sesleri duydum her zamanki melodi
Güneş doğarken yatıp tam tepeye geldiği vakit kalktım yine
Bir ara koltuklarımın yerini değiştirmeliyim diye düşündüm
Kalsın bu gece
Yarın yıkarız çamaşırları
Sonra dinleriz paylaştığın şarkıları
Ben asıl bu sabah uyuyacak bir sebep bulamadım
Ona üzülüyorum
Bedenim eriyip giderken
Bu gece hangi yıldıza taktım adını
Hangi kapı gıcırtısıyla ürktüm bu gece
Buradan kalkmak istemiyorum
Bir fırsatım var ama gitmeyeceğim
Görmek istemiyorum kimseyi
Kafayı yemeden önce kafamı dinlemek istiyorum
Bugün yumurtanın tuzunu fazla kaçırdım
Evet sabahtan beri tek düşündüğüm bu oldu
Bu şişeyi ne zaman koydum buraya?
Yavaş yavaş kıvama geliyorum, ha geyret
Dur bakalım
Belki sabah farklı bir melodiyle çalar telefonum


Selamlar olsun